Selam herkese,
Size biraz ilk kamp deneyimimden bahsetmek istiyorum. Bayram tatilini fırsat bilip uzun zamandır
yapmak istediğimiz kampı yapmak için Tekirdağ’a yol aldık.
İlk önce yaptığımız hazırlıkları anlatmak istiyorum. İlk
kamp deneyimimiz olduğu niçin biraz acemice bir kamp oldu bizim için ama bir
daha ki sefer için çok şey öğrendiğimizi söyleyebilirim. Uzun süredir kamp yapmak istiyorduk fakat hem
zaman bulamıyorduk hem de cesaretimiz yoktu. Kamp yapmaya gitmek için her zaman
İğneada’yı düşündük, bizim bu düşüncemizin üzerine arkadaşlarımızın bizden önce
oraya kamp yapmaya gitmeleri ve çok beğendiklerini söylemeleri bizi
cesaretlendirdi ve hemen kampa gitmeye karar verdik.

Açık havayı seven bir çift olarak, geçen sene arabanın
arkasında bulunsun, sahile, ormana, pikniğe gidince kullanırız diye 2 tane kamp
sandalyesi almıştık. Sandalyemiz varken bir de katlanır masa alalım hem aynı
mantıkla her yerde kullanırız dedik ve ilk işimiz tabi ki Decathlon’a bakmak
oldu. Gittiğimizde almak istediğimiz masa zaten belliydi. Sandalyeleri alırken
gördüğümüz ama almadığımız, kampa giden herkesin aldığı, meşhur gri katlanır
masayı aldık. Evet, fiyatı biraz yüksek fakat gerçekten pratik ve kullanışlı.
Neyse, masayı alırken şişme yataklarda kampanya olduğunu gördük ve bu kadar hazırlık
yapmışken şişme yatak da alalım dedik. Çift kişilik şişme yatak ve şişirme
pompasını aldık.
Yeni bir çadır almadık çünkü eşimin ailesinin küçük bir
çadırı vardı, onu kullanırız diye düşündük. İkimizde daha önce çadır
kurmadığımız için çadırı önce evin ortasına kurup pratik yaptık. Bu sayede kamp
alalına çadırı gittiğimizde çok kolay bir şekilde kurabildik.
Kamp için iğneada longozunu değil daha ilerisindeki Mert gölüne
yakın kamp alanına gittik. Yol hemen hemen 3 saat kadar sürdü. Gidiş yolunda
köylerin içinden geçip ormanların olduğu bir yola çıkıyorsunuz, gidiş yolu
gerçekten çok güzeldi. Kamp alanı çok geniş ve hem ormanın içinde hem denize
yakın, herhangi bir giriş ücreti, çadır kurma ücreti vs. yok. Kamp alanı bayram tatiline denk geldiğimiz
için kalabalıktı. Ama biraz ilerleyince nispeten daha sakin ama ıssız olmayan
yerler vardı, biz çadırımızı oraya kurduk. Hava sıcak olduğu için ısınmak için
ateş yakma ihtiyacı hissetmedik ama ne olur ne olmaz diye daha önceden ateş
yakılan bir yere kurduk çadırı.

Çadırı kurduktan sonra etrafı gezmeye başladık. Daha önce de
dediğim gibi deniz kenarındaydık fakat denizle aramızda evler olduğu için deniz
manzarası yok ve sahili göremiyorsunuz. Denizin olduğunu ilk önce navigasyondan
görüp denizi görmeye gidelim diye düşündük. Deniz kenarında manzara muhteşemdi.
Denizle birleşen Mert gölünde Kano ve deniz bisikleti sürebiliyorsunuz.
Kampa giderken en çok sorun yaşayacağımızı düşündüğümüz şey
sinekler ve böceklerdi. İlk başta sineklerden çok rahatsız olduk ama sonra
mangal için ateş yakınca nispeten sinekler azaldı. Ama kampa giderken almanız
gereken en önemli şey; SİNEK İLACI! Ben
çok fazla kimyasal kullanmak istemesem de zorunlu olduğunu gördüm. Bir daha ki
sefere daha az kimyasal içeren bir çözüm bulmayı düşünüyorum.
Etrafı gezip gördükten sonra yerleşmeye, mangal yapmaya
hazırlanmaya giriştik. Masamızı yerleştirdik, biraz zorlansak da mangalımızı
yaktık. Tek eksiğimiz yanımıza küçük tüp veya gazlı ocak almamamız. Ama bunu da
öğrenmiş olduk.
Mangal yaparken yanımıza çok tatlı 2 tane yavru köpek geldi.
Yemeklerimizden onlara da verdik, onlar da bütün gece çadırımızın
etrafında gezdiler.
Hava kararmaya başladığında yemeğimizi yemiş, dinlenmeye
geçmiştik. Yaz olsa bile ormanda hava akşamları serin oluyor. Akşam
serinliğinde mumlarımızı yaktık, içeceklerimi çerezimizi yedik ve gerçekten
keyifli bir akşam geçirdik.
Akşam olunca ormanda olduğumuz için her yer
karanlık ve sessiz oluyor. İlk başta insan biraz korkuyor çünkü gecenin
karanlığında nerden ne çıkacak bilemiyorsunuz. Saat çok geç olmasa bile
erkenden yatıp sabah erken kalkmak için uyumaya karar verdik. Evde bile zor
uyuyan biri olarak burada da çok zorlandım. Hem tedirgin olduğum için hem de rahatsız
bir yerde olduğum için saat neredeyse 1’de uyuyakaldım. Zaten sabah olduğunda
güneş çadıra vurduğunda direkt uyanıyorsunuz. O kadar geç uyumama rağmen açık
havadan sanırım çok dinç uyandım.
Benim için tek kampta çözülemeyeceğini düşündüğüm tek sorun
tuvaletti. Kamp alanında derme çatma tuvaleti çok kullanmak istemedim ve rahat
da kullanamadım. Bu yüzden hem market aramak hem de tuvalet bulmak için biraz
merkeze gidelim dedik. Sadece 5 dk. sonra sahilde her türlü marketin olduğu
merkeze geldik. Alacaklarımızı alıp tuvaleti bulup geri döndük. Hızlıca
kahvaltımızı yapıp, eşyalarımızı toparlayıp Mert gölüne deniz bisikletine
binmeye gittik. Deniz bisikleti çok keyifli fakat bir süre sonra yorucu oluyor,
sürekli pedal çevirdiğiniz için.
Deniz bisikletinden inip arabamıza binip Dupnisa Mağarasına
doğru yol aldık. Mağaraya giderken yine ormanın içinden geçiyorsunuz. Mağara
gelmeden sağ tarafta akarsuların içinde oturabildiğiniz gözlemeci/kafe tarzında
bir yer vardı. Bir daha o tarafa gidersek mutlaka gideceğimiz bir yer olarak
kaydettim. Dupnisa mağarasını bir
sonraki yazımda anlatacağım.
Buraya kadar okuduysanız çok teşekkürler. Bir sonraki yazıda
görüşmek üzere.